HORASAN İLÇESİ

Horasan daha önce Pasinler’e (Hasankale) bağlı iken  (4.12.1953 tarih 6191 sayılı Kanunla)    14 Ocak 1954 tarihinde İlçe olmuş ve Erzurum’a bağlanmıştır. 

Farsça olan “Horasan” kelimesinin manası “Güneş veya Güneşin doğduğu yön” anlamına gelmektedir.

Erzurum’a uzaklığı 80 km dir. Horasan Aras Nehri kenarında kurulmuş olup Kars, Iğdır ve Ağrı karayollarının kavşağında yer alır. Erzurum- Kars demiryolu da Horasan’dan geçer.   İlçe merkezinin rakımı 1550 metredir. Yüzölçümü 1662 km2 olan Horsan ilçesi kuzey ve doğuda Kars, güneydoğuda Ağrı illeri, güneyde Karayazı, batıda Köprüköy, kuzeybatıda Narman ilçeleriyle çevrilidir.   Horasan ilçesinin kuzeyini Erzurum-Kars platosu, güneyini Karayazı-Aras dağları engebelendirir. İlçenin orta kesimi Pasinler-Iğdır çöküntü alanı üzerindedir.                                   

 Aras nehri Horasan’ın en önemli akarsuyudur ve Zars çayı ile Serküllü çayını alarak ilçe arazisini boydan boya geçer. İlçede temel ekonomik etkinlik tarım ve hayvancılıktır. Horasan İlçesi Aliçeyrek köyünde düşük kalorili linyit yatakları vardır.

Horasan Belediye Başkanlığı 1952 yılında kurulmuştur

1963-1968, 1968- 1973, 1973-1977, 1977-1984 dönemlerinde Nusret Atilla,

1984-1989 dönemi Cemil Çolak,

1989 – 1994 dönemi Dursun Şen, 

1994-1999 ve 1999-2004 dönemleri Nurettin Aydın, 

2004 – 2009 ve 2009-  dönemi Abdul Hatem Bastem Belediye Başkanlığına seçilmişlerdir.

Horasan ilçesine bağlı Yazılıtaş Köyü’nde bulunan Urartu yazıtları, yörenin yerleşim tarihinin M.Ö. 4. yüzyıla uzandığını göstermektedir. Milattan önce Asurlular, Urartular, Medler,  Persler ve Romalıların hâkim olduğu yöre, milattan sonra Sasani, Arap, Bizans arasında sürekli el değiştirmiştir.

Büyük Seleçuklu Devleti zamanında Semerkant Horasan’ından bu bölgeye gelen Seyyit İsmail Kemaleddin (Horasan Baba) ve 6 kardeşinden (Hasan Dede, Veli Baba, Güreşken Baba, Postlu Baba, Gözlü Baba, Yağan Baba) meydana gelen kabile, o zamana kadar USKUHAT ismini taşıyan köye Horasan ismini vermiş ve buraya yerleşmişlerdir. Horasan yöresi Malazgirt savaşından sonra Selçuklu hâkimiyetine girdi. 1237’den sonra bölgeyi sürekli yoklayan Moğollar 1242 yılında Baycu Noyan kumandasındaki ordu ile buradan geçerek Erzurum’u istila etti. 1256 yılında Moğolların yerini İlhanlılar almıştır.

XI. yüzyılın ikinci yarısından XV. Yüzyıl son çeyreğine kadar Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya hâkim olan Karakoyunlu Türkmenleri 11 Kasım 1467’de Akkoyunlu’larla yaptıkları savaşta yenilmiş ve Pasin bölgesi Akkoyunlu hükümdarı, Osmanlı kaynaklarında Hasan-ı Dıraz diye belirtilen Uzun Hasan (1453-1478) hakimiyetinde kaldı. 1501 yılında Safevi (İran) hükümdarı Şah İsmail son Akkoyunlu hükümdarı Elvend’i Nahçivan yakınında mağlup etti. Akkoyunlular bölgeden göç ederek Osmanlılara sığındılar. Pasin bölgesi tamamen ıssızlaştı ve Akkoyunlu Devleti son buldu.

1502- 1514 yılları arasında Şah İsmail hâkimiyetinde olan bölge harap ve ıssız kalmıştır. Osmanlılar tarafından zapt edilen ve sancak olarak teşkilatlandırılan Pasinler Sancağı 1535 yılında kurulmuş 25 Mayıs 1535 tarihinde Dulkadirli Şahruh Bey’in oğlu Ali Bey sancak beyi olarak tayin edilmiştir.

1828 – 1829 Rus savaşında bölge Temmuz 1829 tarihinde ilk Rus işgaline uğramış 14 Eylül 1829 Edirne anlaşması sonucu tekrar esaretten kurtulmuştur. Üç aylık Rus işgali bölgeye büyük zararlar vermiş, nüfusun azalmasına sebep olmuştur.1877 yılına kadar Doğu Anadolu bölgesinde herhangi bir dış baskı olmamıştır. 

93 Harbi olarak bilinen (1293)1877-1878’de meydana gelen Osmanlı Rus Savaşında istilaya uğramıştır.  13 Temmuz 1878 tarihli Berlin anlaşması ile yeni hudut, Narman, Bardız çayı, Yeniköy, Karaurgan, Mıcıngerd, Köse Dağ hattından geçirildi. Horasan Ruslar ile hudut oldu.

1.Dünya savaşında 9.Ocak.1916 tarihinde Ruslar tarafından işgal edilen Horasan ve çevresi 16 Mart 1918’de düşman işgalinden kurtulmuştur.

Horasan İlçesi’ne yaklaşık 10 km Erzurum’a 102 km mesafede bulunan Hızırilyas Köyü’nde 2009 yılında yapılan çalışmalar sonucunda 64 metre derinlikten 11 lt/sn debiye ve 57 ºC sıcaklığa sahip jeotermal su elde edilmiştir.  Horasan Kaymakamlığı’nın yaptığı çalışmalar ile alanda var olan tesisler kısmen iyileştirilmiş ve 8 m uzunluk, 4 m genişliğe sahip iki havuz yapılmıştır.  Cilt hastalıkları, romatizma, kadın hastalıkları ve kemik kireçlenmeleri için şifa kaynağı olduğu belirtilen termal suyun bikarbonat, klorür, sülfat, kalsiyum, karbondioksit gazıiçerdiği tespit edilmiştir.

Rezervi bir hayli büyük olan ve kükürt derecesi insan sağlığına yararlı derecede olduğu

kanıtlanan kaplıcanın tanıtımının ve tesisleşmesinin yapılması gerekmektedir.

HORASAN İLÇESİ TARİHİ KALINTILAR

HASANBEY KALESİ

Hosaran ilçesinin güneydoğusunda, Hasanbey Köyüne 1 km . uzaklıkta, ovanın ortasında yükselen bu kale, gösterdiği kaliteli işçilik bakımından Tunç ve Demir Çağlarından, Ortaçağ sonlarına kadar iskân görmüştür. Ana kayaya oturtulmuş sur izleri ile kaya içerisine oyulmuş 70 basamaklı bir merdivenle suya inilen tünel, Urartu özelliklerini göstermektedir.

IĞIRBIĞIR KALESİ

Horasan İlçesi Iğırbığır Köyünün 600 metre kadar kuzeybatısında, ovaya hakim noktada , 132×50 metre  ölçülerinde bir alana oturan kalenin kuruluşu gösterdiği inşa tarzı itibariyle Urartu Kalesi olduğu belirtilmektedir. Sur duvarları üzerinde düzenli aralıklarla kule ve destekler bulunur. Yukarı Kale olarak adlandırılan bu kalıntının aşağısında, daha küçük ölçülerdeki ikinci kale ise  Aşağı Kale olarak tanınır. Seramik buluntuları, burasının Osmanlı döneminde de iskân gördüğünü ortaya koymaktadır.

ALİ ÇEYREK KÖYÜ KAYA KİLİSESİ

Horasan Aliçeyrek köyünde bulunmaktadır. Burası aslında Urartu dönemine (M.Ö.600) kadar uzanan bir kaya mezarı olup, daha sonradan şapel haline dönüştürülmüştür. Dikdörtgen planlı olarak kayaya oyulmuş kiliseye iki basamaklı bir merdivenle çıkılır. Asıl ibadet yeri 3.40×5.10 metre boyutlarında olup, apsise doğru kısmen daralır. Apsisin iki yanında  birer geçitle ulaşılan hücreler bulunmaktadır. Bu hücrelerin pastaphorion hücreleri olduğu anlaşılmaktadır. Apsisin önündeki sunak çukuru, Urartulardan kalmadır. Duvarlarda Malta haçı tezyinat sembol olarak, Hıristiyanlık dönemini işaret etmektedir.

HORASAN İLÇESİNDEKİ TÜRBE VE ZİYARETLER

AHMET EFENDİ ZİYARETİ

Ahmet Efendi ziyareti, Horasan ilçesi Dalbaşı (Zars) köyü mezarlığında moloz taşlardan yapılmış kitabesi olmayan bir mezardır. Ahmet Efendi’nin ermişlerden keramet sahibi bir kişi olduğuna inanılır.

ARDILI HASAN DEDE BEY

Ardılı Hasan Dede Bey, Horasan ilçesi Ardı köyündendir. Köyün adı “dağın arkasında” anlamına gelmektedir. Hasan Dede Ardı köyü beylerindendir. Erzurum Yetim Hoca medresesinde okumuştur. Büyük bir alimdir. 1948 yılının sonbaharında 75 yaşında rahmetli olmuştur. Manevi mimarlarımızdandır. (M.S.Aras, Erzurum’un Manevi Mimarları)

BÜYÜK POSTLU BABA ZİYARETİ

Kadı Celal Köyünün batısındaki Büyük Postlu Dağı’nın eteğinde, moloz taşlarla yapılmış dört metre uzunluğunda, kitabesi olmayan bir mezardır. Yatırı Postlu Baba’nın hayatı boyunca postundan ayrılmayarak gece gündüz ibadet eden ermişlerden bir kişi olduğu ve Horasan Baba’nın kardeşi  olduğu rivayet edilmektedir.

ESKİCİ BABA ZİYARETİ (PİNECİ BABA)

Pinadüz köyünün güneyinde ki dağın tepesinde moloz taşlarla çevrilerek muhafaza altına alınmış mezarın yatırı Eskici Baba’nın keramet ehli bir zat olduğu rivayet edilir.

HACI AHMET BABA TÜRBESİ

Sanamirli Hacı Ahmet Baba , 1793 yılında doğmuştur. Peygamber soyundan geldiği halk arasında yaygın rivayettir.  Sanamir (Hacı Ahmet) köyü içinde ikamet ettiği evinin bir odasına defnedilmiştir.  Bu bina Hacı Ahmet Baba’nın sağlığında irşad ve ibadet evi, ölümünden sonra türbesi olmuştur. Mezarının baş tarafına sarığı konulmuş ve kabir yeşil bir örtü ile kapatılmıştır. Mezarında ve türbesinde herhangi bir kitabe yoktur.  Rufa’i tarikatı şeyhi olan Hacı Ahmet Baba, hayatı boyunca islâma ve insanlığa hizmet etmiş, 120 yaşında iken H.1329/ M.1913 yılında vefat etmiştir.

HASAN DEDE ZİYARETİ

Horasan ilçesi Camii Kebir Mahallesi tepesinde muhafaza duvarları içine alınmış bir mezardır. Hasan Dede’nin  Horasan Baba’nın kardeşi olduğu, diğer kardeşleri (Veli Baba, Güreşken Baba, Postlu Baba, Gözlü Baba, Yağan Baba) ile birlikte (Semerkand –Buhara)  Horasan’ından geldikleri ve ilk adı Uskuhat olan bu yerin adını Horasan koyarak ahaliyi irşad etmeye başlamış erenlerden olduğu rivayet edilir.  Horasan ilçe olduktan sonra bu tepe şehir mezarlığı haline sokulmuştur.  Bu mezarlıkta Ermeni eşkıyası ile mücadele ederken şehit düşen Kolağası Mehmet, Yüzbaşı Hacı Ahmet, Nadir Ağa, süvarı çavuşu Ağrı’lı Osman, küçük Ahmet, Urfa’lı Hasan çavuş ve Diyarbakırlı Hasan onbaşının mezarları vardır.

HORASAN BABA TÜRBESİ

Horasan İlçesi Aşağı Mahalle Camii ile bitişik 2,5 metre yükseklikteki duvarları taş ve çimento harcı ile örülmüş, üzeri basit bir çatı ile kapatılmış, tek gözlü bir yapıdır. Burada 4 sıra üzerine 24 mezar görülmektedir. Mezarlar yarım metre yükseklikte olup moloz taşlarla yapılmıştır. Horasan Baba’ya ait olduğu söylenen mezarın kitabesi yoktur.  Başka yerden getirildiği anlaşılan kesme taşın mezar baş taşı olarak konulduğu görülmektedir.                                                                                                                           Horasan Baba’nın kimliği ve adı hakkındaki bilgi Yağan Baba  Vakfiyesi’nde geçmektedir. “Hazreti Peygamber Aleyhissalâtu ve’sselâm’ın hicretinden 440 yıl sonra (M.1062) mübarek Recep ayının ortalarında kaleme alındı” diye başlayan vakfiyede “ Seyyidu’-sâdât (Seyyidlerin seyyidi) Kutbu’l-aktâb Seyyid Şerif Kemâluddin Baba, Horasan Semerkandî  Buhârî” diye bahsedilmektedir. Buna göre asıl adı Şeyh Kemaleddin olan  ve Semerkant  Horasan’da İmadüddin Zengi kabilesi torunlarından olup Horasan Baba diye anılan bu zat (Hasan Dede, Veli Baba, Güreşken Baba, Postlu Baba, Gözlü Baba ve Yağan Baba) kardeşleri ile birlikte bu bölgeye gelmiş Horasan Erenlerindendir.    

KARA ŞEYH ZİYARETİ

Ardı Köyü mezarlığında, moloz taşlarla örülmüş, kitabesi olmayan bir mezardır. Yatırının ermiş bir zat olduğu rivayet edilir.

KUBBELİ ZİYARETİ

Yazılıtaş Köyü Şalharap Komunun güneydoğusundaki Büyük Kızlar Dağı eteğinde bir kümbet vardır. Kümbet kesme taşla yapılmış, silindirik planlıdır. Mahruti olan kubbesi kısmen yıkılmıştır. Kapısı kuzey doğuya açılır. Küm betin içinde moloz taşlarla yapılmış iki mezar vardır. Kümbette ve mezarlarda kitabe olmadığından yatırlarının kimlikleri bilinmemektedir.

KUZUÇAM BABA ZİYARETİ

Muratbağ (Maslahat) köyü sınırında, Katranlı dere semtinde, Kuzuçam dağının tepesinde moloz taşlarla çevrili 6 adet mezar vardır. Yatırları hakkında bir bilgi bulunmamaktadır. Halk arasında şehit kişiler olduğu rivayet edilir.

KÜÇÜK POSTLU BABA ZİYARETİ

Harçlı köyünün doğusundaki Küçük Postlu Dağı yamacında, moloz taşlarla yapılmış, kitabesi olmayan bir mezardır. Yatırının ermişlerden bir kişi olduğu rivayet edilir.

VELİ BABA TÜRBESİ

Aras (Veli Baba) köyünün güneydoğu kenarında, duvar içine alınan köy mezarlığının, kırmızı düzgün kesme taştan yapılmış, 5x5x3 m. boyutlarında kare planlı üzeri taş kubbe ile örtülmüş bir kümbettir.  Doğuya bakan kapısının üzerinde 45×60 cm ölçüsünde  kitabesi  bulunmaktadır . İki taş merdivenle inilerek kümbete girilir. Türbede iki tahta sandukalı mezar vardır. Kitabeleri olmadığından kimlikleri belli değildir. Bu mezarlardan birinin “Veli Baba” adıyla anılan Horasan Erenine ait olduğu, diğerinin kız kardeşine ait olduğuna inanılır. Veli Baba’nın, Yağan ve Horasan Baba ile birlikte buraya geldikleri rivayet edilmektedir. 

Horasan Köprüsü

Köprü, Horasan-Ağrı yolunda, Aras Nehri üzerindedir. Horasan ilçesi doğu girişindedir. 1940 yılında yapılmıştır. 

3 açıklıklıdır. Ustyapısı 36m uzunluğunda kuşak kemer seklindedir. 1.2m yaklaşım gözleriyle beraber toplam uzunluğu 110.80m dir. 

Köprü genişliği: 4.5m araç geçişi ve her iki yanda 0.5m kaldırımla birlikte, toplamda 5.5mdir.

Kemer gergileri ve köprünün tabliyesi betonarmedir.

Yöresel Yemekler

Lor dolması

  

YÖRESEL YEMEKLER

A- ÇORBALAR

1-Ayran Aşı: Aynan aşı, Ramazanda, iftar sofralarında 30 gün süre ile baş köşede yerini alır. Ramazan ayları dışındada pişirilir. Diğer yörelerde adı yoğurt çorbası olan bu çorbaya Erzurumda ayran aşı denir. Bir ölçek gendime (aşlık) iyice pişirilir. Başka bir kapta hazırlanan ve içine birazcık un katılan yoğurt (buna urva denir) gendime ile karıştırılarak ateş üzerine konur. Kaynayıncaya kadar karıştırılır. Diğer tarafta hazırlanan köfteler içine katılır.Aş otu dene ve Erzurumda yetişen maydanoz türü çok güzel bir ot ilave edilir. Bir tavaya bir baş soğan doğranır.Tereyağında pembeleşinceye kadar kızartılır (buna soharıç) denir. Çorbanın üzerine dökülür ve sıcak sıcak servis yapılır. Ayran aşı yoğurtla yapıldığı gibi yayık ayranından yapılırsa eğer tadına doyum olmaz.

2-Kesme Aşı: Açılan yufkalar erişte gibi kesilir ve bir bez üzerine serilir. Diğer taraftan bir ölçek mercimek pişirilir. Pişen mercimeğin üzerine kesilmiş olan hamur ilave edilir, suyu ayarlanır. 15-20 dakika kaynadıktan sonra ateşten indirilir. Bir tavada bir baş soğan tereyağında pembeleşinceye kadar kavrulur ve tencerenin içine dökülür.Çorbaya tat vermesi için tarhım denilen güzel kokulu bir ot katılır. Sıcak sıcak servis yapılır. Tarhın yeşil olarak ta kullanıldığı gibi kurutularak da kullanılır.

3-Herle Aşı: Bir miktar un tereyağında iyice kavrulur, üzerine bir miktar su konur ve devamlı karıştırılır. 15-20 dakika kaynatılır ve sıcak sıcak içilir. Bu çorba bilhassa kış aylarında yapılır. Hastalara herle çorbası içirilerek terletilir ve şifaya kavuşmaları sağlanır.

B-BÖREKLER VE MANTILAR

1-Su Böreği: Yurdumuzun hemen hemen her yöresinde su böreği olarak bilinmektedir. Yalnız Erzurumda yapılan su böreğinin ayrı bir özelliği vardır. Börek hamuruna, her künde (parçaya) bir yumurta isabet edecek edecek şekilde kırılır. Hamur kuvvetlice en az yarım saat yoğrulur. Yufkalar tepsinin büyüklüğüne göre açılır. Yufkanın ince olması böreğin tadı yönünden önemlidir. Tepsinin altı yağlanır, açılan ilk yufka haşlanmadan tepsinin altına serilir. Yufkalar kaynayan suya atılır ve bir dakika bekletilir. Sıcak sudan çıkan hamur soğuk su tenceresine atılır. Oradan çıkan yufkalar kuru bir bezle suyu alındıktan sonra tepsiye serilir. Serilen yufkaların arasına eritilmiş yağ gezdirilir.Yufkaların yarısı serildikten sonra tepsiye bol civil peynir ( tel peynir ) ve maydanoz serpiştirilir. Geri kalan yufkalar haşlanarak ve araları yağlanarak tepsiye yerleştirilir. En üste konan yufka haşlanmaz. Bilahare ocak üstünde yavaş yavaş kızartılır. Bir yüzü kızartıldıktan sonra ters yüz yapılarak diğer yüzüde aynı şekilde kızartılır. Sıcak sıcak servis yapılır.

2- TANDIR KETESİ: Bol tereyağla hazırlanan hamur ekşidikten sonra arasına unla hazırlanan iç konulur tandırda kızartılır. Tandır ketesinin hamurundan içsiz olarak yapılan ve Gugul denilen çörekte yapılır.Ekmek hamurundan büyük somunlar tandırda kızartılır, içi ufalanarak Babıko denilen tereyağı ve balla yenen bir yemekte yapılmaktadır. Bunun yanında yufkanın kızartılıp yağlanarak katlanıp bal ile yenilen şeklide vardır.

3- SİNİ KETESİ: 2 ölçü yağ, 1 ölçü su, bir tutam tuzla hazırlanan hamur bir saat dinlendirilir. Nişastayla incecik açılan yufkanın üzeri erimiş yağla yağlanır. Başka bir kapta yağ eritilir ve içine un ilave edilerek kavrulur. Bu kavrular iç kenarlarından katlanan yağlanmış yufkanın arasına konulur dört ucu bohça şeklinde üst üste getirilir. Üzeri yumurtalanır fırında kızartılır.

4-Tatar Böreği: Hamur iyice yoğrulduktan sonra yufka açılır. Yufkalar börek yufkası gibi değil biraz kalındır. Açılan yufkalar parçalara bölünür. Bu parçalar üçgen şeklinde küçük küçük parçalara ayrılır. Kaynayan suya atılır, haşlanır. Suyu süzüldükten sonra tepsiye alınır, üzerine bol sarımsaklı yoğurt ve kızgın tereyağı dökülür.Bunun üzerine zevke göre, ya kavrulmuş kıyma veya küçük küçük doğranmış ve tereyağında pembeleşinceye kadar kavrulmuş soğan dökülür. sıcak olarak yenir.

5-Hıngel: Yurdumuzun her yöresinde mantı olarak bilinmekte ve yenilmektedir. Erzurumda hıngel (mantı) sulu ve susuz olarak iki şekilde pişirilmektedir.

A-Susuz Hıngel: Hamur iyice hasıllanır. Yufka şeklinde açılır, kesilir içine evvelce hazırlanmış kıyma konur. Yarım daire veya bohça şeklinde kapatılır. Kaynamakta olan suyun içine atılır ve haşlanır. Piştikten sonra suyu süzülür. Geniş bir tepsiye alınır. Üzerine sarımsaklı bol yoğurt ve kızdırılmış tereyağı dökülerek yenir.

B-Sulu Hıngel: Hazırlanışı aynen susuz hıngel gibidir. Haşlama suyu dökülmez, bol salça ve bir miktar tereyağı konur. Suyu ile birlikte tepsiye dökülür. Üzerine sarımsaklı yoğurt , kızdırılmış tereyağı ve salça dökülerek servis yapılır.

C-SEBZE YEMEKLERİ VE PANCARLAR

1-Çiriş Pancarı: Çiriş ilkbaharın bitimi ile, yazın başlangıç aylarında yetişen ve yaprakları zambağa benzeyen, yabani bir bitkidir. Her Erzurumlu senede bir kere çiriş pancarı yer. Ciriş pancarının şifalı olduğuna inanılır. Kavurma ile pişirildiğinde tadına doyum olmaz. Parça etle de pişirilir. Pişirme işleme aynen ıspanakta olduğu gibidir. Çiriş kurutularak çiriş unu elde edilir, zamk ve tutkal yerine yapıştırıcı olarak kullanılır.

2-Çortutu Pancarı: Şalgam turşusu Erzurumda çok meşhurdur. Şalgamlar, ilk önce daire daire, sonra küçük parmak kalınlığın da ve boyunda kesilerek, küplere turşu kurulur. Turşuya koku vermesi içinde içine reyhan katılır.Turşu olduktan sonra çortutu pancarı yapılır. Bir miktar şalgam turşusuna, bir ölçek pirinç veya bulgur katılır, ayrıca parça et veya kavurma ile pişirilir. Şalgam turşusuna çortutu turşusundan yapılan bu pancara da çortutu pancarı denir. Bilhassa kış aylarında yapılır.

3-Şalgam Çırtması: Şalgam ilk önce daire şeklinde sonra da bu daireler parmak kalınlığında uzun uzun kesilir ve haşlanır.Suyu süzülür. Haşlanmış şalgama evvelce hazırlanmış ve pişirilmiş yağlı kıyma, biraz tereyağı ilave edilerek bir tavada karıştırılır.Üzerine baharat (karabiber vs) dökülerek sıcak sıcak yenir.

4-Çeç Pancarı: Şalgamın yeşil saplarına çeç denir. İçine bulgur veya pirinç katılarak, ıspanak gibi parça et veya kavurma ile pişirilir. Üzerine sarımsaklı yoğurt dökülür yenir.

5-Çaşır Kavurması: Çaşır,çiriş gibi dağlarda yetişen buruk bur tadı olan yabani bir bitkidir.Çaşır yenildiği gibi,patates haşlama
sıyla karıştırılıp tereyağında kavrularak da yenir.Bunun dışında çaşır haşlanır, haşlanan çaşır un ve yumurtaya batırılarak yağda kızartılır, buna çaşır kızartması denir. Erzurumlu yılda en az bir defa çaşır yer. Şifalı olduğuna inanılır.

6-Borani: Patatesin her türlü yemeği yapılır. Boranide bunlardan biridir. Patates haşlanır, kabukları soyulur ve bir tepsiye doğranır. Üzerine bol sarımsaklı yoğurt ve kızdırılmış tereyağı dökülür, sıcak olarak yenir.

D-HAŞILLAR VE KUYMAKLAR
Haşıllar; un haşılı ve pıt pıt haşılı olmak üzere iki türlü yapılır.

1-Un Haşılı: Bir ölçek un , su ile karıştırılır ve ateş üzerine konur. Katı bir kıvam alıncaya kadar karıştırılarak pişirilir. Bir tepsiye alınır, ortası çukurlaştırılır ve bu çukura erimiş tereyağı ve bal doldurulur. Kaşıkla alınan hamur yağ ve karışımına batırılarak yenilir.

2-Pıt Pıt Haşılı: Çok ince bulgur ve un karıştırılır. Aynen un haşılındaki olduğu gibi pişirilir. Tereyağı bal karışımına batırılarak yenir.

3-Peynir Kuymağı: Tavada kızdırılmış tereyağına bir miktar taze civil peynir veya yağlı peynir konur. Üzerine birkaç yumurta kırılır ve karıştırılır. Peynirler tamamen eridikten sonra ocağın üzerinden alınır ve sıcak sıcak yenir.

4-Un Kaymağı: Bir ölçek un bir kapta sulandırılır. Bir tavaya bir miktar tereyağı konularak eritilir. Eriyen tereyağına hazırlanan un bulamaca yavaş yavaş karıştırılarak dökülür. Un katılaşıp yağ, yağ, pişen hamurun üzerine çıkıncaya kadar ateşte pişirilir.

E-TATLILAR

1-Kadayıf Dolması: Kadayıf, Ramazanda 30 gün süre ile sofraların eksilmez tatlısıdır. Hatta sahurda bile taze taze kadayıf kızartılır.Kadayıfın sermesi yapıldığı gibi, dolması da meşhurdur.Güzel yapıldığı takdirde tadına doyum olmaz.Yumuşak tel kadayıfın içine toz karıştırılmış iç ceviz konularak,zeytin yağlı dolma büyüklüğünde sarılır.Kadayıf dolmaları yumurtaya batırılarak tavadaki kızgın yağa atılır. Kızardıktan sonra tavadan alınır, şeker balının içine atılır. Oradan çıkartılır, bal dökülerek servis edilir.

2-Poğaça: Poğaç, tandır olan evlerde ve bilhassa köylerde yapılır. Özel bir yemektir. Hamur börek gibi hazırlanır. Hamur tereyağı süt veya yoğurt katılarak yoğrulur ve bir siniye yayılır. Üzerine de bir sini kapatılarak tandıra indirilir. Üstüne bol miktarda kor haline gelmiş kül karışımı ateş konur. Her iki yüzü kızardıktan sonra tandırdan çıkarılır. Üzerine bol tereyağı ve bal şerbeti
dökülerek sıcak sıcak yenir.

3-Hasıta: Bilhassa doğum yapan kadınlara doğumun akabinde güç kazanması için yedirilir. Bir miktar nişasta iyice sulandırılır .İçine bol miktarda şeker katılır. Bir tavada kızdırılmış tereyağına, hazırlanmış bu sıvı dökülür, 1-2 dakika karıştırılır ve yenir.

4-Keysefe: Malatya kaysısı, hoşaf halinde pişirilir. Kaynatılarak suyu çekilir, üzerine tereyağı dökülür ve sıcak sıcak yenir.

5-Pestil Çullaması:Tatlı pestil ufak ufak doğranır,bir tavaya bir miktar tereyağı konularak eritilir.Pestiller tereyağının bulunduğu tavaya dökülür ve beklenir. Üzerine yumurta kırılır ve karıştırılır, Sıcak olarak da yenir.

6-Dut Çullaması: Bir miktar dut yıkanır bir kaba konur. Tereyağında pişirilir. Pişirilme şekli aynen pestil çullamasındaki gibidir.

F-DİĞER YEMEKLER

1-KIYMA: Orta yağlı kıymanın içerisine soğan ilave edilerek rengi değişene kadar kavrulur. İçerisine salça, tuz, karabiber ilave edilir. Bir sahana alınan kıymanın üzerine ya tek tek yumurtalar kırılır yada çırpılarak üzerine dökülür. Yumurtalar istenilen kıvama gelince ateşten alınır, üzerine limon sıkılarak ikram edilir. Ramazan ayında kıymaya mutlaka pastırma ilave edilir, bazen da ıspanaklı hazırlanır.

2-Keleçoş: Sütün çok bol olduğu yaz aylarında mayalanan yoğurtlar torbalara doldurularak süzme yoğurt haline gelir.Bilahare torbalardan çıkarılan yoğurt, topaklar haline getirilerek tepsiye dizilir ve kurutulur. Buna kurut denir. Kurumuş olan bu yoğurtlar torbalara konarak kışın yenilmek üzere evin münasip bir yerine asılır. Keleçoş yapmak için torbadan çıkarılan kurutlar bir tencereye konulur.Üzerine yeterince sıcak su dökülüp,bir müddet sonra kurut çözülmeye ve ayran haline gelmeye başlar.Tepsiye ekmek doğranır, ayran haline gelen kuruta sarımsak katılır ve bu ekmeklerin üzerine dökülür. Tereyağı dökülerek yenir.

3-Lalanga: Bir miktar patates haşlanır ve soyulur. Haşlanan patatesler püre haline gelene kadar yoğrulur. Bir tavada tereyağı kızdırılır. Patates püresinden bir kaşık alınır yumurtaya batırılır, kızdırılmış tereyağına atılır. Kızardıktan sonra sade yendiği gibi üzerine şerbet dökülüp tatlı olarak da yenilir.

4-Şile: Patates küçük küçük doğranır. İçine bir miktar bulgur katılır. Et kullanıldığı gibi kavurma ile pişirildiğinde daha lezzetli olur. Bu yemek daha çok kış aylarında pişirilir.

                                    

Veli Baba Türbesi kapısı üzerindeki dört satırlık yazıyı Z.Başar şöyle okumuştur; 

                                      Tarih’i tecdit 

 …dır bu mekân…………….. x Fatiha kıl ruhuna olsun her zaman 

 …. (kıl) da külli inhidam….x Tacdit etti Ahmed ağa bâ tamam   

…. İbni şeyh seyyid Ömer.x Cennetül-Huld olsun ol …  

…. İ dedi (tâmiyeli) tarihin x Etdi ihya bu makamı …

Bu kitabeden türbeyi  harap vaziyetten Ahmet Ağa’nın kurtarıp tamir ettirdiği anlaşılmaktadır.(A.Ş.Beygu Erzurum Tarihi)

Bibliyografya 

A.Ş. Beygu,  Erzurum Tarihi 1936 

Z. Başar, İctimai Adetlerimiz, İnançlarımız ve Erzurum ilindeki Ziyaret Yerlerimiz  

H.H. Kadıoğlu, Kutlu Pasin’in Kutlu Yedi Ereni   

H.B. Topdağı, Erzurum ve çevresinde Medfun Manevi Mimarlarımız  

S. Bulut, Erzurum’da İz Bırakanlar

M.Sıtkı Aras, Erzurum’un Manevi Mimarları

H.Z.Koşay, Erzurum ve Çevresinin Dip Tarihi,

B.Darkot, Erzurum İ.A.

E.Kürkçüoğlu, 1998 Erzurum Yıllığı,

D.Aydın, Erzurum Beylerbeyiliği ve Teşkilatı

A.Demir, İslamın Anadoluya Gelişi

O.Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi

O.Turan, Selçuklular zamanında Türkiye

İ.H.Konyalı, Abideleri ve Kitabeleriyle Erzurum Tarihi

E.Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum

S. Eğilmez, Erzurum Kuruluşundan Osmanlı Fethine Kadar

H.Gündoğdu – A.A.Bayhan-M.Arslan, Sanat Tarihi Açısından Erzurum

Leave ayorum

Nasıl Yardımcı Olabiliriz?